HIGHLIGHTED
YORUM
Belki de internetin geleceği, teknolojiyi daha fazla büyütmekte değil, insanı yeniden merkeze almaktan geçiyordur.
Dijital Çağın Sahte Gerçekliği ve Ölü İnternet Teorisi
E. Berhan Yıldız

İlk olarak bu konu oldukça katmanlı: emek sömürüsünden dijital manipülasyona, hatta gerçeklik algısının yeniden tanımlanmasına kadar uzanıyor. Bu sahne dijital dünyanın en karanlık sırlarından biri aslında: “Tıklama Çiftçiliği” veya “Etkileşim Çiftliği”de diyebiliriz. Bu sistem sayesinde yüzlerce, hatta bazen binlerce telefon otomasyona bağlanarak yapay etkileşim üretiyor.
Sosyal medya platformlarında bir gönderinin “organik” popülerliğe ulaşmasını sağlayan en önemli parametrelerden biri etkileşim miktarıdır. Ancak bu etkileşimler aslında var olmayan bazı eller ve parmaklar aracılığıyla bizleri buluyor. Bu sistemlerde bir istasyonda ya da birden fazla cihazın yer aldığı sahnede, belirli bir hedefe yönelik çok sayıda “beğeni”, “takipçi” ve “görüntüleme” gibi etkileşimler üretiliyor.
“Click Farm” olarak nitelendirebileceğimiz bu tesis ya da sistemler ile alakalı bazı çarpıcı oranlar ve istatistikler karşımıza çıkmakta; örneğin 2015 tarihli bir deneyde, çeşitli büyük reklam platformlarında yapılan analiz, tıklanmaların %88 ile %98’inin botlardan geldiği bulgusuyla karşımıza çıkıyor. Ayrıca, sosyal medya botları ve hesaplar üzerine yapılmış çalışma, botların bazı Twitter akışlarında %10-50 oranında paya sahip olabileceğine işaret ediyor.Adrienne LaFrance’in bahsettiği bir diğer araştırma ise botların tüm web trafiğindeki oranının %50-52’sini oluşturduğunu kanıtlıyor. Yani bu orana göre gördüğümüz herhangi bir “beğeni”, “görüntüleme” veya “takipçi”lerın neredeyse her %50’si sahte bir etkileşim olabilir. Bu ışık tutulmuş değerlere ve oranlara baktığımızda, dijital ölçümler, popülerlik, etkinlik gibi değerler giderek “gerçek insan davranışı” üzerine değil, makine ya da organize sistemlerin yarattığı yansımalar üzerine kuruluyor.

“Click Farm” / China
Bu sistemlerin bu kadar geniş yaygınlaşmasının tabi ki bir çok nedeni var. Bunlardan bir tanesi, sosyal medya platformlarında algoritmada görünürlük ve erişim için önemli bir kıstas ve bu da “popülerlik” ilkesini bir noktada satın alınabilir hale getiriyor. Tabi ki bu etkileşim inşasının politik ve toplumsal boyutu da mevcut. Bot ve farm sistemleri, görüş inşa etme, gündem şekillendirme ve sosyal medyada algı yönetimi için kullanılıyo ve bu da bizi yazının ana öğelerinden biri olan “Ölü İnternet Teorisi” konusuna taşıyor.

Algoritmik Bağlar ve Bot Otomasyonları
Bu sahne aslında çağımızın dijital gerçeklik algısının en çarpıcı metaforlarından ve komplo teorilerinden biri ve biz çevrimiçi var olduğumuz düşünürken, çoğu etkileşimin insan tarafından değil, sistematik otomasyonlar tarafından üretildiğini gösteriyor. Tüm web platformları genelinde bakıldığında, “İnsan-İnsan” etkileşiminin zayıflaması ve bunun yerine bot-otomasyon sistemlerinin alması, simülasyona yakın bir “etkileşim hali” hissini yaratıyor.Daha iyi ifade etmek gerekirse, “Ölü Internet Teorisi” internetin artık ağırlıklı olarak bot faaliyetlerinden; algoritmik düzenleme yoluyla manipüle edilen, otomatik olarak oluşturulan içerikten oluştuğunu iddia etmekte olan bir teoridir.
DIT(Dead Internet Theory)’nin götürülerinden en büyüğü ise psikolojik zararları ve bunlara etki eden etki alanları demek çokta yanlış olmaz sanırım. Çünkü, kendi tercihimiz gibi gördüğümüz şeylerin, aslında sistem tarafından biçimlendirilmiş olduğunu fark edersek, bu farkındalık psikolojik olarak sarsıcı olabilir ama aynı zamanda da bırakmayı zorlaştırabilir. Bu noktada sistemle olan ikililiğimizin farkında olmadan içine çekilmiş olduğumuzu söyleyebiliriz. Sistem bizleri yönlendiriyor, biz bu yönlendirmeye tepki veriyoruz. Fakat çoğu zaman bunun farkında olmuyoruz ve bu kontrol hissimiz üzerinde zayıflığa yol açabiliyor. Dijital ortamlarda paylaşım yapmak, içerik üretmek ve etkileşimde bulunmak bize “Benim kontrolümde” hissi verir. Ancak bu his ne kadar doğru? Adrian Carter ve Katrina Sifferd’a ait olan “The Illusion of Agency in Human-Computer Interaction” başlıklı çalışma kullanıcıların cihazlar karşısında “kontrol ediyorum” dediklerinde aslında çoğu zaman otomatik ve önceden belirlenmiş uyarıcılara tepki verdiklerini ortaya koyuyor.

Brain Awareness
Sahte etkileşimlerin yoğun olduğu bir ortama odaklanan bir diğer çalışma olan, Exposure to social bots amplifies perceptual biases and regulation propensity, kullanıcıların botlara maruz kaldıktan sonra kendi bot tanıma yetilerinin düştüğünü ve botların “başkalarını etkileme” gücü algısının arttığını gösteriyor. Dolayısıyla sistem tarafından yönlendirilen, otomasyonla desteklenen etkileşimlerde bir anlamsızlık hissi oluşabilir. Peki bu kontrol hissinde gerçek kontrole ulaşmak mümkün mü? Evet mümkün. Fakat bu kullanıcının tekrar tekrar bu durumdan şüphelenerek, kendini sistemin yönlendirdiği bir etkileşim ağına karşı konumlandırması ile mümkün olabilir. Ama tamamen otomasyondan arınmış bir çevrimiçi platform şu an için ideal olsa da pratiğe geçilebilirliği tartışmalı. Çünkü otomasyonun, ekonomik ve teknik altyapıyla sıkı bir bağlılığı var. Dolayısıyla daha az otomasyon ve daha şeffaf algoritmalar gibi yapılar büyük bir öneme sahip. Ülkemizde Ölü İnternet Teorisi ile ilgili birkaç çalışma bulunmakta. Örneğin: “Analyzing Activity and Suspension Patterns of Twitter Bots Attacking Turkish Twitter Trends by a Longitudinal Dataset” başlıklı çalışma, Türk Twitter trendlerini hedef alan 212.000’in üzerinde botu tespit etmiş durumda.

Bot Automation / Dead Internet Theory
Bütün bunlar, aslında internetin en temel iddiasının, yani bağ kurma, iletişim, bilgi paylaşma ve insan insana temas kurma vaadinin ağır bir çöküş altında olduğunu gösteriyor. Ve belki de en ürkütücü olan şey: Bu çöküşü uzun zamandır fark ediyor oluşumuz ancak bunu bir türlü terk edemiyoruz. Çünkü aslında bu ortam bir noktada doğası gereği bağımlılık yaratmak üzere tasarlandı. Algoritmaların bizi ekrana çekmesi veya bildirimlerin bizleri tetiklemesi, sahte etkileşim ve gerçek olanla aradaki sınırı bulanıklaştırıyor. Yani, Ölü İnternet Teorisi, sadece internetteki içerik ölümünden değil, insanın kendi dijital özerkliğini kaybetmesini de kapsayan bir konu.

Dead Internet Theory: Jordan Lye/Getty Images
Başka bir deyişle, bazen dijital hayaletlerin olduğu şehirlerde dolaşıyoruz. Vitrinde ışıklar yanıyor fakat içeride aslında kimse yok. Ekrandaki yüzlerin çoğu yüz olmayabilir veya beğenilerin çoğu zaten bir “beğeni” değil. Dolayısıyla algoritmaların bizim yerimize düşünmeye başladığı, yapay zekanın bizim için seçtiği içerikleri “Kişiselleştirilmiş Deneyimler” zannettiğimiz bu evrende; kontrol hissi kendi gölgesine dönüyor. Örneğin bazen sosyal medyada tepki verdiğimiz zannediyoruz, ama aslında bazen tepkimiz önceden hesaplanmış bir senaryonun parçası mı bilemiyoruz. İnternet artık öyle bir yer ki, gerçek insan davranışı azaldıkça boşluklar otomasyonlar tarafından zaten dolduruluyor. Yani, bu ortamdaki en büyük kaybın aslında internetin bize en başlarda vaad ettiği “Gerçek Temas” hissi olduğunu kanıtlıyor. Belki de internetin geleceği, teknolojiyi daha fazla büyütmekte değil, insanı yeniden merkeze almaktan geçiyordur.