top of page

HIGHLIGHTED

YORUM

Dünyanın en önemli fuarlarından biri olan Art Basel ve onun uydu fuarları, yan etkinlikleri, davet ve partileriyle şekillenen, yine de...

Art Basel Miami ve Art Week 2022

Hande Şekerciler

Dünyanın en önemli fuarlarından biri olan Art Basel ve onun uydu fuarları, yan etkinlikleri, davet ve partileriyle şekillenen, yine de sevimsizliğinden bir şey kaybetmeyen Miami’deydik. Bültenin bu sayısında  fuarda gördüğümüz yeni medya başlığında incelenebilecek medyumlarla üretilmiş eserlerden bahsedeceğiz.


Art Basel ve Untitled’ı bir şey kaçırmamak adına oldukça sistematik şekilde elimizde harita, işaretleye işaretleye gezdik. Buna rağmen Art Basel’de yeni medya olarak tanımlayabileceğimiz birkaç eser görebildik, Untitled’da ise neredeyse hiç bulamadık. Kendi adıma bunun sebebinin koleksiyonerlerin ve galerilerin hala bu medyumlara mesafeli durması olarak yorumluyorum. Nihayetinde tuval, kalem kağıt, bronz, mermer gibi uzun yıllardır tanımlanan; saklaması, korunması ve yaşatılması güvenli materyaller varken üretiminde kullanılan cihazlar eskidiğinde, üretimden kalkan ekranlar bozulduğunda, hatta elektrik olmadığında ne olacağını bilmediğimiz eserleri almak da, satmak da zor. Fuarlar ise genel yanılgının aksine sanatseverle güncel sanatı buluşturmak için düzenlenen bienaller, sergiler gibi etkinlikler değil,  meslek profesyonellerinin bir araya getirmek için yapılan ticari etkinlikler. Kaldı ki, bu yıl İstanbul Bienali’nde de bahsettiğimiz medyumlar parmakla sayılacak kadar azdı. Piksel.Bülten#8 ‘de Sinan Eren Erk güzel bir değerlendirme yazısı yazmıştı bu konuda.


Gelelim Art Basel’deki yeni medya çalışmalarına.


İlk eser, Londra merkezli Emalin Galeri’nin solo olarak sergilediği Vietnam asıllı Sung Tieu’nun, ledler ve tomografi görüntüleriyle oluşturduğu bir düzenleme çalışması. Bu çalışma Tie’nin sivil kontrol mimarileri ve savaş psikolojisi üzerine yaptığı araştırmasının devamı niteliğinde. Düzenleme, ABD hükümetine göre Küba’nın yeni geliştirdiği bir ses saldırısı sayesinde hedef aldığı siyasi odaklarda yarattığı sözde “Havana Sendromu” ile ilgili bir dizi heykel, paslanmaz çelik aynalar üzerindeki gravürler ve dört adet tek kanallı ses enstelasyonundan oluşuyor. Sanatçı, iddanın doğruluğunu araştırmak üzere, tanık raporlarına dayandırılan sözde sonik saldırının yeniden inşaasına maruz kalırken MRI tarayıcı vasıtasıyla beyninin serebal aktivitesini kaydetmiş. 12 metal plakaya gravür olarak işlenmiş Tie’nin otoportreleri bu kayıtların çıktısından meydana geliyor.


Sung Tieu


Sanatçının bir araştırmacı gibi kendisini de çalışmanın bilfiil öznesi haline getirerek ortaya çıkardığı çalışma ve kurguladığı düzenleme arka planını bilmeden de izleyicinin okumalarına açık, sanatçının bize hissettirmek istediği rahatsızlığı oldukça iyi aktardığı bir eser olmuş. Bir sanat fuarında bu denli politik ve zorlayıcı bir eserin sergileniyor olması da ayrıca dikkat çekici.


Andres Denegri


Bir diğer eser Andres Denegri’ye ait birçok projeksiyonun senkronize şekilde aynı makaradaki filmi bir uçtan diğerine aktararak gösterdiği, büyük ölçekli yerleştirme çalışmasıydı. Yeni medya denebilir mi çok emin değilim ama oldukça etkileyici bir düzenlemeydi. Koskoca Art Basel’de yeni medya eserlerinin temsilindeki kuraklık göz önüne alınınca bu eserin de yeni medya kategorisine aldık. Görsel sanatlara film, video, enstalasyon ve fotoğrafı birleştirdiği bir perspektiften yaklaşan sanatçı, cihazların ve hafıza teknolojisinin, unutma süreçlerinin ve tarihin inkarının bir alegorisine dönüştüğü eserler üreterek, izleyiciyi hafıza ile hafızanın günümüzdeki aktif önemi arasındaki ilişkiyi yeniden düşünmeye davet ediyor. Fuarda Meridians bölümündeki en etkileyici çalışmalardan biriydi diyebilirim. İzleyicinin çoğunluğu sandalye üzerinde yapılan performansa daha yoğun ilgi gösterse de bence fuardaki en iyi çalışmalardan biri Andres’nin eseriydi. Hem plastik olarak hem de içerik anlamında oldukça iyi tasarlanmış ve uygulanmıştı. Zaten genel olarak fuardaki çalışmalar, gerek heykel gerek resim ya da düzenleme olsun, inanılmaz özenli ve iyi işçiliklere sahipti.


Her ne kadar kripto/NFT çılgınlığı geçmiş gibi görünse de istikrarlı şekilde yoluna devam eden ve daha çevreci olduğu için tanınan sanatçılar tarafından da tercih edilen Tezos, fuarda iyi tasarlanmış bir standla bir NFT sergisi ve bir dizi konuşma gerçekleştirdi. Sergide Türkiye’den Bilge Günay ve Ilgın İçözü’nden oluşan sanatçı ikilisi Distcollective’in Unde isimli koleksiyonun bir parçası olan jenaratif bir NFT eseri sergilendi. Fxhash etkileşimli mint deneyiminin bir parçası olarak tasarlanmış olan Unde, üç rengi üç eşitlenmemiş matematiksel denklemle birleştirerek uyum ve uyumsuzluk yaratma çabasından oluşan asimetrik, dokusal kompozisyonlardan oluşuyor.


Distcollective


Son zamanların parlayan Yıldız Stüdyo Drift’in White Cube standında sergilediği “Coded Nature’ isimli interaktif işini hem teknik hem de kavramsal olarak son derece primitif bulduk. İkili, son zamanda ilgilendikleri ve Miami’de de bir örneğini sergiledikleri Drone Show’larının satılabilir bir versiyonunu üretmek istemiş olmalı. 


Studio Drift


Untitled’ı yine aynı şekilde sistematik şekilde gezdik. Zaten bu fuar, ana fuar kadar hakim olması zor bir yapıda değil. Sadece bir yeni medya çalışmasına denk gelmediğimiz fuar çoğunlukla renklerin, soyut figüratif kompozisyonların ve görece daha kolay eserlerin yer aldığı; LA ruhu taşıyan sergilemelerden oluşuyordu. 



Fuarın VIP etkinliklerinde de bolca sergi, özel koleksiyon açılışı ve ön izlemeleri oldu. Açıkçası bunlarda da yeni medya bağlamında değerlendirebileceğimiz fazla sayıda esere rastlayamadık. Tabii şehrin farklı bölgelerinde o kadar fazla etkinlik, davet, açılış, sergi vardı ki biz kaçırmış olabiliriz de. Yakalayabildiklerimizden biri Quayola’nın Faena Project Room’da sergilenen eseriydi. Bana hiç hitap etmeyen Effets de Soir isimli video yerleştirme çalışmasını, “Monet’den Van Gogh’a birçok sanatçının tuvale aktarmaya çalıştığı bir izlenim olan ışıklar ve gölgeler, sıcak ve soğuk tonlar birbirine karıştığında, şafakta ve alacakaranlıkta görülebilen doğal olaylara atıfta bulunur” şeklinde açıklamışlar sergi metninde. Ve “Effets de Soir'in özünde, 10. yüzyıldan kalma bir Fransız Kalesi olan Chateau de Chaumont-sur-Loire'ın yemyeşil bahçelerinden yapay spot ışıkları altında çekilen ultra yüksek çözünürlüklü çiçek fotoğrafları yer alır” diyerek tamamlamışlar. Basit efektlerle kotarılmış video soyut-figüratif çalışmaları seven izleyicinin ilgisini çekebilecek nitelikteydi.


Quayola


The Bass Museum’daki Adrián Villar Rojas inanılmaz güzel bir heykel-video yerleştirmesinin yer aldığı, Mariana Telleria ile birlikte gerçekleştirdikleri El Fin De La Imaginacion isimli sergiden bahsetmeden geçemeyeceğim. 14 Mart’a kadar devam eden sergi yeni medya ve geleneksel üretimin nefis bir şekilde harmanlandığı bir düzenleme. Miami’ye yolunuz düşerse kesinlikle kaçırmayın.


Adrian Villar Rojas


En büyük yan etkinliklerden biri de Teamlab’in çevresel sanat deneyimi tasarımlarının sergilendiği Superblue Miami’deydi. Açıkçası bu tip, hiç bir şey anlatmayan, sadece ortalama izleyicinin instagrama güzel fotoğraflar çekmesi için tasarlanmış gibi görünen çalışmalar ne benim ne Arda’nın ilgisini çekmediği için gidip görmedik. 



Bizim gezdiklerimiz arasında görebildiklerimiz bunlar. Bu yıl fuara gidip bunlar dışında yeni medya çalışmalarıyla karşılaştıysanız bize yazın lütfen. Tüm görüş ve önerileriniz için mail adresimiz: piksel@piksel.ist



Bize Ulaşın

bottom of page