HIGHLIGHTED
TEKNOLOJİ
Teknolojik yenilikler, platformların hızlı yükselişi ve yapay zekanın popülaritesi üzerinden dijital sanat ekosistemine güncel bir bakış.
Dijital Sanat Piyasasında Neler Oluyor?
Furkan Öztekin
Bilim ve teknolojinin durdurulamaz gelişimi, dünya dijital sanat pazarını benzeri görülmemiş bir büyümeyle baş başa bırakıyor. Teknoloji, hal böyle olunca geleneksel sanat pratiklerine meydan okuyarak etki alanını genişletmeye ve sanat dünyasındaki yerini sağlamlaştırmaya devam ediyor. Teknolojik yenilikler, yeni platformların hızlı yükselişi, yapay zeka destekli programların popülaritesi ve görsel tüketim kültürünün getirdiği tuhaf alışkanlıklar, dijital sanat mecrasının temas ettiği her şeyi çoğaltıyor.
Geçtiğimiz sene içerisinde 4 milyar ABD doları olarak tahmin edilen tahmin edilen dijital sanat pazar büyüklüğünün, 2020’li yılların sonuna kadar (belki de daha yakın) 12,1 milyar ABD dolarına ulaşması bekleniyor. Tüm bu gelişmeler ve yenilikler dijital sanatın geleceğine dair keyifli bir manzarayı işaret ederken, dijital sanat piyasasında neler oluyor?
Alternatif Gerçeklikler: Metaverse ve VR Teknolojileri
Son dönemde popülaritesi giderek artan Metaverse (en yalın tabiriyle sanal evren), sanal ve gerçek dünyaların birleştiği, kullanıcıları doğrudan etkileşime davet eden ve dijital deneyimlere alan açan sınırsız bir evreni kapsıyor. Metaverse; sanal gerçeklik (VR), artırılmış gerçeklik (AR), 3D simülasyonlar, yapay zekâ ve blok zinciri gibi teknolojilerin bir araya gelmesinden ortaya çıkıyor. Çevrimiçi sanal ortamları destekleyen, ve internet'in varsayımsal bir yinelemesi olarak tabir edebileceğimiz Metaverse ve VR teknolojilerinin evrimi, dijital sanat üretimine ve sergileme biçimlerine doğrudan etki ediyor. Bununla da kalmayıp dijital olarak var olan eserlerin satış biçimlerini değiştirerek yeni mecralara yönlendiriyor.
Laurie Anderson & Hsin-Chien Huang, To the Moon, 2018 (Fotoğraf - Sandra Larochelle)
Örneğin 90.601 parsel araziden oluşan merkezi olmayan bir üç boyutlu sanal gerçeklik platformu olan Decentraland, sanatçılara eserlerini sanal galerilerde ve alternatif gerçekliklerde sergileyebilme imkânı sunarak, daha önce mümkün olmayan immersive (izleyiciyi kendine çeken) deneyimler sağlıyor. Decentraland ve benzeri platformlar, medya sanatçılarına ve dijital sanat üreticilerine sadece görünürlük alanı sunmakla kalmıyor; dijital sanatın sosyal medya ve e-ticaret platformlarında yükselişe geçmesiyle birlikte bu alanı gelir kapısına dönüştürüyor. İmge tüketiminin son hıza ulaştığı, sanat üretiminin sanatçılar için ekonomik çıkmaza ve lükse dönüştüğü günümüzde, sanatçılar için nefes ihtimali oluyor. Dijital sanatın sınırlarını bir hayli esneten bu gelişmeler, sanatçıların hayal gücünü ileriye taşıyarak yepyeni ifade biçimleri bulmalarına olanak sağlıyor.
Patricia Echeverria Liras, Remember this place: 31°20’46’’N 34°46’46’’E
Herhangi bir konu ya da hikâye üzerinden izleyicilerle grift ve kişisel bağlar kurabilen VR teknolojilerinin etki alanını daha iyi anlayabilmek için küçük bir örnek vermek istiyorum; Türkiye’nin tek belgesel film festivali olan DOCUMENTARIST, geçtiğimiz Haziran ayında 17. İstanbul Belgesel Günleri’ni gerçekleştirdi. Bu kapsamlı belgesel günleri kapsamında son dönemlerin dikkat çeken teknolojisi sanal gerçekliğe dair bir seçkiye yer verildi. Bu durumda sanal gerçekliğin, görsel ve plastik sanatlar dışında sinemanın geleceği için de önem taşıdığını söyleyebiliriz.
Rekorlara Koşarken: Yapay Zeka Destekli Sanat Eserleri ve NFT
Dijital sanat, gün geçtikçe popülerlik kazanmasına rağmen küresel sanat piyasasında hâlâ gelişim sürecinin başında olduğu görülüyor. Fakat son gelişmelere baktığımızda dijital sanat mecrasının ana akım tarafından kabul görmeye başladığını, daha saygın bir hale geldiğini söyleyebiliriz. Örneğin Christie’s ve Sotheby’s gibi küçücük bir hamlesiyle dünya sanat piyasasını etkileyen büyük müzayede evlerinden rekor satış haberleri gelmeye devam ediyor. Geçtiğimiz hafta İngiliz galerici Aidan Meller’ın geliştirdiği, yüksek teknoloji ile donatılmış robot sanatçı Ai-Da’nın “A.I. God. Alan Turing Portresi” (2024) isimli eseri 1.08 milyon dolara alıcı buldu. Sotheby’s müzayede evi, bu eserin satışının “modern ve çağdaş sanat tarihindeki önemli bir anı işaret ettiğinin altını çizerken, yapay zeka teknolojisi ve sanat dünyası için kesinlikle bir dönüm noktası olarak gördüğünü belirtti. Yapay zeka destekli robot Ai-Da’nın İngiliz matematikçi Alan Turing’in portresini resmettiği eseri, tüm dünyada yapay zekanın sanattaki rolü ve etkisine dair önemli tartışmalara zemin hazırlıyor.
Ai-Da, AI God (Alan Turing), 2024 (Fotoğraf - Sotheby’sEPA)
Bunun yanı sıra tanınmış ve alanında uzman sanatçıların NFT alanına adım atması, Beeple ve XCOPY gibi dijital sanatçıların eserlerinin milyonlarca dolara alıcı bulması, dijital sanat pazarının sunduğu büyük potansiyelin altını çiziyor. Tüm bu satışlar, uzun yıllardır geleneksel yaklaşımlara maruz kalan sanat dünyasında kalıcı bir dijital devrimi müjdeliyor.
Yapay Zeka Müzeye Sızdığında
Son günlerin belki de en popüler konularından biri olan yapay zekaya güncel sanat ekseninden baktığımızda, MoMA’nın 10 Ekim 2024 - 11 Mayıs 2025 tarihleri arasında ev sahipliği yaptığı Designer’s Choice serisinin ilk sergisi Norman Teague - Jam Sessions’a rastlıyoruz. Charles ve Ray Eames, Mies van der Rohe, Eero Saarinen ve Gerrit Rietveld gibi ünlü tasarımcılara ait mobilya, cam eşyalar, seramik ve elektronik ürünlerden oluşan 45’ten fazla tasarım objesi yer aldığı bu sergi, MoMA koleksiyonundaki tarihi tasarım ikonlarını Norman Teague’in özgün yorumlarıyla bir araya getiriyor. Şikago merkezli tasarımcı Norman Teague, titizlikle yaklaştığı bu projede tarih boyunca yeterince temsil edil(e)memiş kadınlardan, farklı kökenlere sahip bireylerden ilham alarak, yapay zeka aracılığıyla tasarım objelerine eşsiz ve güncel bir yaklaşım kazandırıyor.
Designer’s Choice, Norman Teague, Jam Sessions, MoMA, 2024
MoMA’nın koleksiyonundan nesnelerle birlikte sergilenen posterler ve tam ölçekli prototipler, çeşitliliğe vurguda bulunarak Batı dışında yer alan toplumların seslerine işaret ediyor. Yapay zekanın kaçınılmaz yükselişi, insan yaratıcılığını detaylı bir şekilde irdelememizi zorunlu kılarken, Norman Teague Design Studios’un işbirliği ile gerçekleşen bu proje, teknolojinin dönüştürücü potansiyelinin altını çiziyor. Yapay zeka destekli uygulamaların hayal gücünü canlandırmanın insancıl ve erişilebilir bir yolu olduğunu hatırlatmakla kalmayıp, günümüzün yenilikçi dil arayışına dikkat çekiyor. Yapay zekaya geleceği değil de geçmişi araştıran bir araç olarak yaklaşan Norman Teague, MoMA koleksiyonu etrafında oluşturduğu seçkisinde, izleyiciyi geçmişi yeniden hayal etmeye davet ediyor. Geleneksel olarak müzelerin dışında bırakılan sanatçı ve tasarımcılardan ilham alan Teague, generatif yapay zeka yardımıyla tasarım tarihine yeni bir yorum getiriyor. Bu yorum tahmin edersiniz ki sürprizlerle dolu.
Designer’s Choice, Norman Teague, Jam Sessions, MoMA, 2024
“Yapay zekayı kullanmak DJ olmak gibi bir şey. Patti LaBelle ile A Tribe Called Quest’i karıştırıyorsunuz, yepyeni bir şey ortaya çıkıyor. Bu adeta bir remix!"
Tasarım tarihini yeniden düşünmek için Adobe Firefly isimli “etik” bir yapay zeka görüntü oluşturucusunu kullanan sanatçı, “müzikal bir doğaçlama seansı” olarak tanımladığı bu projesinde, yapay zekayı müzelerin ve sanat kurumlarının içine sızan, geçmişi dönüştüren bir güç” olarak tanımlıyor. Bu tanımlama da yapay zekanın sanatsal serüvenine ve geleceğe dair büyük heyecan uyandırıyor.
Not: Firefly, telif hakkı ya da fikri mülkiyet haklarını ihlal edebilecek içeriklerin oluşumunu engellemek için geliştirilmiş ve ticari olarak güvenli olması amaçlanmış bir yapay zeka modeli.
Yeni Yollar ve Kültürel Miras
Hindistan, Brezilya ve Güneydoğu Asya gibi hali hazırda gelişim gösteren pazarlarda, dijital sanatın büyümesi için önemli fırsatlar bulunuyor. Bu bölgelerdeki teknolojiye meraklı genç nüfus yapısı, dijital sanatın yaygınlaşması için oldukça elverişli bir alan açıyor. E-ticaret platformları, bu pazarlara erken adım atan dijital sanatçılarla işbirliği yaparak büyük kazançlar elde etmeye ve satışlar gerçekleştirmeye çok müsait. Belki de burada işaret edilecek en önemli şey; dijital sanatın yaygınlaşmasının ve genel kitle tarafından benimsenmesinin, yerel kültürlerin sanal dünyadaki görünürlüğüne olan etkisi. Bu durum, yeni ifade biçimlerinin önünü açabilir, günün sonunda endişe duyduğumuz kültürel miras alanına önemli bir katkıda bulunabilir.
Epic Games (Fotoğraf - UnrealVerseGuru)
Gelişen Teknolojiler, Sosyal Medya ve Özgünlük
Telekomünikasyon, akıllı telefon teknolojileri ve 5G hizmetlerindeki gelişmelerin, dijital sanatın küresel çapta daha erişilebilir hale gelmesine yardımcı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Zira sosyal medya platformları, eserler hakkında detaylı bilgiler ve yapay zeka araclığıyla kişisel öneriler sunarak, tüketicinin ve sanat alımlayıcısının deneyimini zenginleştiriyor. Bu da özel hissetmelerini sağlıyor.
Instagram’ın son dönemde kullanıcıların gönderilerine "Made with AI” etiketi koymasını da bu bağlamda değerlendirebiliriz. Her ne kadar fotoğrafları üzerinde minimal düzenlemeler yapan veya hiç yapay zekâ kullanmayan fotoğrafçıların ve içerik üreticilerine bu etiketi önererek kafa karışıklığına yol açsa da, görselin özgünlüğünü sorgulatıyor. Meta, yapay zekâ içeriğini nasıl tespit ettiğine dair fazla ayrıntı vermemekle birlikte bunun "endüstri tarafından paylaşılan yapay zekâ sinyallerinin algılanmasına veya kullanıcıların yapay zekâ içerik yüklediklerini kendilerinin belirtmesine" dayandığını söylüyor.
Theo Triantafyllidis, BugSim (Pheromone Spa), 2022
Buradan sanat eserlerinin özgünlüğü konusuna bağlanabiliriz. Çünkü dijital sanat piyasasının ve bu alanda üretim gerçekleştiren sanatçıların karşı karşıya olduğu en büyük zorluklardan biri, eserin özgünlüğü. NFT’ler her ne kadar sanat eserlerinin dijital dünyadaki temsil ve özgünlük sorunlarını çözmeyi vaat eden bir teknoloji olarak ortaya çıksa da, söz konusu dijital mecralar olduğunda sanat eserlerinin özgünlüğünü takip etmek giderek imkansızlaşıyor. Çeşitli dijital mecralarda ve sosyal medya platformlarında sahte eserlerin yaygınlaşması ve dolandırıcılığın artması, bu alanda yeni tedbirler alınmasını zorunlu kılıyor. Yepyeni bir güven inşa edilmesini gerektiriyor. Dijital sanatın korunması, etik ve doğru bir pazarlama stratejisine sahip olması için blockchain gibi son dönem teknoloji araçları giderek önem arz ediyor. Bu araçlar, dijital eserlerin özgünlük sertifikalarına dönüşerek, sanatçılar, galeriler, müzeler ve koleksiyonerler arasındaki güven ilişkisini güçlendirmeyi sağlıyor.
Dijital sanat piyasasına ve gündemine dair güncel gelişmelere odaklanan Dijital Sanat Piyasasında Neler Oluyor? isimli yazı dizisinin ikinci bölümü, Piksel.Bülten’in Aralık sayısında yer alacak. Takip etmeyi unutmayın!