HIGHLIGHTED
YORUM
Itziar Barrio'nun 29 Eylül'e kadar SALT Galata'da devam eden sergisi "Öyleyse En Başa Dönelim" üzerine incelikli bir değerlendirme.
Itziar Barrio: Hayattan Kesilmiş Bir An Olarak Madde
Seda Niğbolu

Itziar Barrio’nun Madde Üçlemesi’nin yanı sıra üçlemeyi tamamlayan heykellerinin de sergilendiği "Öyleyse En Başa Dönelim" bilim, astrofizik, robotik gibi kavramlara sadece bugünün değil geçmişin perspektifinden de bakıyor. Fatma Çolakoğlu’nun programladığı ve Emirhan Altuner’in tasarımını üstlendiği sergi Salt Galata’da 29 Eylül tarihine kadar sürecek. Sanatçının teknoloji ve dijitalleşmeyi bedensel, felsefi ve tarihsel sorular üzerinden tartıştığı işleri, salt bilimsel gerçekliği kurgu ile bir araya getirerek madde, insan ve bilginin inşası arasındaki ilişkileri sorguluyor.

Öyleyse En Başa Dönelim sergisinden görünüm, Salt Galata, 2024 (Fotoğraf: Mustafa Hazneci © SALT)
Yeni medya sanatını ve daha genel olarak dijital unsurlar içeren sanatı ele aldığımızda izleyicinin aklına ilk gelen çoğu durumda gelecek tahayyülleri veya bugünün teknolojisinin ortaya atttığı spekülasyonlar oluyor. Uzay ve astronomi de aynı şekilde insanın bu zamanın dışındaki hayallerini, korkularını yansıttığı ve gelecekte tahakküm altına almak istediği yerler ve alanlar olarak karşımıza çıkıyor. Itziar Barrio’nun Salt Galata’da gerçekleşen "Öyleyse En Başa Dönelim" sergisi kapsamındaki Madde Üçlemesi’nin ilk bölümü olan yaklaşık 1 saatlik filmi Sen Yorgunluktan Ölürken Teleskobuna Kaçıp Işığı Perdeleyen Bir Cin’de sözlerine yer verilen bilim insanlarının tezleri ise serginin adında olduğu ters köşe yaparak gibi bizi başlangıca döndürüyor. Gökbilimde uzaya bakmak buna göre jeolojide taşa bakmak gibi bir geriye dönüş niteliği taşır. Zamanda yapılan yolculuklar sadece lineer bir hatta ileri doğru değildir, bize geldiğimiz yer hakkında da çok şey söyler. Ve buradan bakıldığında yüzümüzü uzaya çevirmek romantik bir nitelik kazanır. Ne de olsa romantiğin sözlük anlamlarından biri gerçeğe yönelik idealize bir bakış açısı tarafından karakterize edilen veya önerilen şeydir. Ve bilim de ona çoğu zaman salt, kati ve kuru bir gerçeklik olarak yaklaşsak da yine aynı videodaki uzmanlardan birinin dediği gibi insan yapımıdır. Gökbilim insanın inşasıdır ve verilerin lisanı hikâyelerle doludur. Daha da ileri gidersek yine bir konuşmacının dediği gibi gezegen bilimi bir his tasavvurudur.

Öyleyse En Başa Dönelim sergisinden görünüm, Salt Galata, 2024 (Fotoğraf: Mustafa Hazneci © SALT)
Barrio’nun filmi bizi sosyal antropoloji, astrofizik, astrobiyoloji gibi alanlardan kişilerin görüşleriyle buluştururken diğer yandan da bilim ve teknolojiyi insan varoluşu ve his dünyasına dair kompleks sorularla bir araya getirerek çok derin ve sınırları öngörülemeyen bir düşünce alanı açıyor. Örneğin kahverengi cüceler adı verilen, ne yıldız ne gezegen olan ve gözümüzün göremediği gök cisimlerinden bahsederken, bu cisimler arasındaki duygusal ve öznel ilişkileri onlara hayat veren oyuncuların kurgusal diyalogları aracılığıyla aktararak konusuna rağmen belgesel kavramının çok dışına çıkıyor. Filmde alıntılanan coğrafyacı Doreen Massay’e göre uzay daime yapım sürecindedir ve asla tamamlanamaz. Eserde bu sürece dair NASA’nın arşivinden heybetli galaksi, gezegen ve uzay teleskobu görüntüleri trenlerin, yeşilliklerle kaplı otobanların, köprülerin, mağaraların, sokak gösterilerinin görüntüleriyle tamamlanıyor. Bu görüntülerin çoğunlukla kuşbakışı olması dünyaya bir uydudan bakma hissi yaratarak uzay kavramından bağımsız olmadığımızı, onun bizim dışımızda bir araştırma alanı olmadığını düşündürüyor.
"Barrio, etkileyici tezler, fikirler ve görüntüleri izleyiciye aktarırken, her bir cümlenin ve görselin düşünceleri provoke edici yapısıyla izleyiciden -hele ki dikkat eşiğinin bu kadar düşük olduğu bir dönemde- büyük bir dikkat talep ediyor."
Uzay için hayatımızdan kesilmiş bir an diyor röportaj yapılan konuşmacılardan biri. Barrio bu yaklaşımı bahsi geçen anlara dair etkileyici tezler, fikirler ve görüntülerle izleyiciye aktarırken her bir cümlenin ve görselin düşünceleri provoke edici yapısıyla izleyiciden -hele ki dikkat eşiğinin bu kadar düşük olduğu bir dönemde- büyük bir dikkat talep ediyor. Gösterilen bu dikkatin karşılığını ise bizi video sanatının naratif, görsel ve işitsel olanaklarından son derece felsefi bir şekilde yararlanırken yarattığı dingin ve neredeyse meditatif atmosferin içine tamamen çekebilmesiyle veriyor.
"Parçacıklı Madde ise Barrio’nun madde ve insan, kurgu ve kurgu-dışı arasındaki ilişkileri doğa olayları ve yapay sesler aracılığıyla merceğe alması ve dingin atmosferiyle sergide anlatılan tüm konuları ve onların anlatış şekillerini bir araya getiriyor."

Itziar Barrio, Particle Matter, 2021 (Fotoğraf: salt.com)
Bilgiyi bu dünyanın dışında aramak
Üçlemedeki bir diğer iş olan ve sanatçının 2019 yılından beri üzerinde çalıştığı Robota MML ise makine-insan ilişkisine dair referanslar ve spekülasyonlar sunuyor. Karel Čapek’in sanayileşme sonrası ekonomik ve ahlaki sorunsalları yapay zeka ve robotik üzeri9nden anlattığı ve robot kelimesinin ilk kez kullanıldığı 1920 tarihli tiyatro oyunu R.U.R.’daki (Türkçesi Rossum’un Akıllı Robotları) fabrika ortamı bir yeraltı kulübü atmosferine dönüşüyor videoda. Sanayileşmenin yerini dijitalleşme alıyor. Duman, fabrikanın bir çıktısı olmak yerine karakterleri sarıp sarmalıyor ve kimliklerinin üzerini örtüyor. Bir dans koreografisini andırır şekilde bedenlerin iç içe geçtiği, erotik bir temas içinde olduğu sahnelerin fizikselliği onların ruhsuz bir makineleşmeye direndiğini ya da emeğin özgürleşmesinin robotlar değil de toplumsal cinsiyet ve sınıf bilinci üzerinden gerçekleşeceğini düşündürüyor.

Itziar Barrio, ROBOTA-MML (Fotoğraf: salt.com)
İçlerinden birini, bir vücut geliştiricisini hem burada hem de sadece ona adanmış Bodybuilder isimli ayrı bir videoda izliyoruz. Kaslara ve bedensel güce odaklanan gösterişli hareketler hiçliğin içerisinde önce absürt bir güç gösterisi ve beden fetişizmi gibi gözükürken yakın plan çekimler sayesinde ten ve kıvrımlar adeta jeolojik bir yüzeye dönüşüyor. R.U.R.’da tartışılan robotik emeğe, gücün makineleştirilmesine bir alternatif sunuyor bu beden. Robota MML’deki figürlerin duruşuna ilham olan resim Medusa’nın Salı’nın Fransız romantizminin ikonik eserlerinden biri olması da anlam kazanıyor bu noktada. Medusa’nın Salı 13 gün boyunca akıntıya kapılmış bir saldaki 147 kişi arasından hayatta kalan 15 kişinin uzaktan kendilerine yaklaşan bir gemiyi gördükleri anı resmediyor. Videodaki figürler de teknolojinin hâkim olduğu bir geleceğin hayatta kalanları. Filmin yanında ise onu tamamlayan Hydra/Medusa isimli bir heykel görüyoruz. Medusa’nın saçları elektrik boruları, beton, spandeks gibi materyallerle ifade ediliyor burada. Ona bakanın bakışlarının taşlaşması metaforu üzerinden düşünürsek teknolojiye tek yönlü ve tek bir gerçeklikmişçesine yöneltilen bir bakışın bizi gerçeklikten ve bilgiden koparacağını düşünebiliriz. Barrio nihayetinde bize ne teknolojiyi ne de robotik bilimini lanetleyen ya da yücelten bir bakış sunuyor. Onun yerine kendimizden dışarı bakmayı, bilgiyi sadece dünyada aramamayı öneriyor.
Üçlemenin son videosu olan ve Barrio’nun besteci Seth Cluett ile birlikte gerçekleştirdiği bir görsel-işitsel eser olan Parçacıklı Madde ise Barrio’nun madde ve insan, kurgu ve kurgu-dışı arasındaki ilişkileri doğa olayları ve yapay sesler aracılığıyla merceğe alması ve dingin atmosferiyle sergide anlatılan tüm konuları ve onların anlatış şekillerini bir araya getiriyor, tamamlıyor. Eserin ses kayıtları New Jersey’deki endüstriyel araştırma tesisi Nokia Bell Lab’in dünyanın en sessiz yerlerinden biri olarak bilinen yankısız odasında gerçekleştirilmiş. Toz, gaz ve doğa olaylarına ait görüntülerin protestolara ait seslerle bir araya geldiği video bizi tam da Barrio’nun gitmemizi istediği yere götürüyor: Materyal olanın itici gücünü sosyal ve politik güçlerden, makro oluşumları mikrodan ayırmamak ve birini diğerinin perspektifinden anlamaya çalışan bütüncül bir bakış açısı oluşturmak.