HIGHLIGHTED
YORUM
Kraliyet komisyonlarından büyük sergilere uzanan dijital resim yolculuğu, artık teknolojik bir oyuncak olmanın ötesinde başlı başına bir sanat biçimi olarak kabul görüyor. Medya sanatının bugünkü yerini sorgularken, dijital araçlarla üretilen sanatın hâlâ neden küçümsendiğini düşünmekte fayda var.
iPad Ciddiye Alınması Gereken Bir Sanat Aracıysa?
...

Aşağıdaki yazı, Creative Bloq platformunda yayınlanmış ve Tom May tarafından kaleme alınmıştır. Yazı, dijital sanatın bugün geldiği noktayı sorgularken iPad’in neden “hafife alınamayacak” bir sanat aracına dönüştüğünü çarpıcı örneklerle anlatıyor.
Hayal edin: Yıl 2010. Britanya’nın yaşayan en ünlü ressamı David Hockney, bir Apple mağazasına giriyor ve elinde bir iPad’le çıkıyor. Gerçek boyalarla ve fırçalarla onlarca yıl geçirmiş 71 yaşındaki bir usta, bir anda Angry Birds oynuyormuş gibi ekranın üzerinde çalışmaya başlıyor. Eleştirmenler küçümseyerek “Sadece bir araç,” diyor. Gelenekçiler “Bunda ustalık nerede?” diye soruyor. Safçılar homurdanıyor: “Herkes tablette bir şeyler çizebilir.” Hockney, neredeyse yirmi yıl önce bu tepkilere şaşırmış olamaz. Hatta biraz muzipçe, belki de tam olarak bunu bekliyordu.
Sorun şu ki, sanat dünyasının bazı kesimleri hâlâ bu tartışmadan çıkabilmiş değil. Oysa artık 2025’teyiz ve gerçeği kabul etme zamanı geldi. Çünkü bugün artık kraliyet bile meseleyi kavramış durumda. (Siz de kavradıysanız, işte en iyi iPad modelleri.)
Sizi şaşırtabilir: Kral III. Charles, tam kırk yıldır yurtdışı gezilerine sanatçılar götürüyor. Bu güzel gelenek, çağdaş monarşiyi yüzyıllar öncesine dayanan sanatsal hamilikle buluşturuyor. 1985’ten bu yana, 42 sanatçı toplam 69 gezide 95 ülkeye gitti. Hem de tüm masraflar kralın cebinden karşılanarak. Ancak bu yıl Nisan ayında tarihi bir şey oldu. İlk kez bir kraliyet gezisi tuvalle değil, dijital olarak kaydedildi. Lincolnshire’lı 38 yaşındaki sanatçı Fraser Scarfe, Kral’ın İtalya’ya yaptığı devlet ziyaretini bir tablet (iPad mini) kullanarak resmetti.
Gainsborough gibi ressamları yüzyıllar önce görevlendirmiş bir kurum, iPad’i benimsiyorsa artık bir şeylerin kökten değiştiğini kabul etmeliyiz. Gelenekleri neredeyse her şeyin önünde tutan bu kurum bile artık şunu sessizce onaylıyor: Sanatsal değeri belirleyen şey kullandığın araç değil, o araçla ne yarattığın. Ve eğer dijital sanat kraliyet komisyonları için yeterince iyiyse, artık onu “oyuncak” gibi görmeyi bırakmanın vakti gelmiştir.

David Hockney, A Bigger Green Valley, 2008
David Hockney’nin Öncülüğü
Hockney’e geri dönelim. Onun iPad dönemini “yaşlı bir ustanın yeni oyuncaklarıyla eğlenmesi” gibi görmek büyük hata olur. Bu, teknolojinin yaratıcı imkânları nasıl genişletebileceğini keşfeden ciddi bir sanatçının sürecidir. Mesela The Arrival of Spring in Woldgate, East Yorkshire, 2011. Bu eser yalnızca iPad ile mümkün olabilirdi. Taşınabilirlik sayesinde doğada çalışabiliyor, katmanlama ve düzenleme özellikleriyle değişen ışığı daha özgürce yakalayabiliyordu. Sonsuz “geri al” butonu ise fiziksel ortamda riskli olacak şeyleri cesurca denemesine olanak tanıyordu.
Ve sonuç? Dünyanın dört bir yanındaki galeriler bu eserleri sergilemek için sıraya girdi. Koleksiyonerler, esasen dijital dosyaların kâğıda basılmış hâlleri için ciddi meblağlar ödedi. Piyasa mesajını net bir şekilde verdi.

David Hockney, No. 316, 2020
Yetişme Zamanı
Bu sanat biçiminin sahici olarak kabulü, büyük galeriler onu koleksiyonlarına almaya başladığında perçinlendi. Tate Modern, National Gallery ve benzeri kurumlar artık iPad sanatı hem kalıcı koleksiyonlarda hem de geçici sergilerde sergiliyor. Sanat değerini belirlemede her zaman en tutucu olan küratörlerin bile bu medyumu benimsediği noktada, tartışma fiilen sona erdi.
Sanat piyasası da bu dönüşüme ayak uydurdu. Müzayede evleri artık düzenli olarak dijital işlere yer veriyor. Koleksiyonerler bunları sağlam yatırımlar olarak görüyor. NFT çılgınlığı her ne kadar karmaşık olsa da, dijital sanatı piyasada daha da meşrulaştırdı. Anlıyorum: Değişim rahatsız edicidir, özellikle de yıllarını geleneksel tekniklere adamış olanlar için. Yağlı boyanın kokusu, tuvalin dokusu, fiziksel iz bırakmanın hissi başkadır. Ve geleneksel mecraları tercih etmekte hiçbir sorun yok. Ama dijital araçların “daha az değerli” olduğunu iddia etmek? Artık sürdürülebilir değil. iPad kuşağı sanatçılar burada kalıcı. Günümüz sanatının nasıl göründüğünü onlar belirliyor. Galerilerde yer alıyorlar, büyük komisyonlar alıyorlar, görsel kültürü şekillendiriyorlar.
Mesele artık “iPad ciddi bir sanat aracı mı?” sorusu değil. Piyasa, kurumlar, izleyici kitlesi bu sorunun cevabını çoktan verdi. Asıl soru, neden hâlâ bazıları bunun tersini iddia ediyor?
iPad’in ciddi bir çizim aracı olduğunu kanıtlamasının üzerinden epey zaman geçti. Belki de artık hep birlikte bunu ciddiye almanın zamanı gelmiştir.