HIGHLIGHTED
YORUM
“Hayalet Uzuvlar”, kaybedilenin yerine konulamayacağını ama farklı biçimlerde var olmaya devam edebileceğini hat ırlatıyor.
Kaybı Dönüştüren Bir Deneyim: Hayalet Uzuvlar
Furkan Öztekin

Selçuk Artut'un son dönem üretimlerini dikkatlice bir araya getiren Hayalet Uzuvlar sergisini ziyaret ettiğimde, beni karşılayan soğukluk hissi, mekânı mesken tutmuş heykellerin sert dokusuyla daha da belirginleşiyor. Bembeyaz duvarların arasına yerleştirilmiş (belki de hapsedilmiş) çelik formlar, ilk bakışta boşlukta asılı kalmış gibi bir izlenim uyandırıyor bende. Onlarla vakit geçirdikçe varlık ile yokluk arasında gidip gelen geçici bir oyuna dönüşüyorlar. Artut’un geometrik formları birbiriyle kesişiyor, izleyicinin gözünden kaçan noktalar aniden beliriyor. Geometrik yapılar yalnızca optik bir etki yaratmak ile kalmıyor, aynı zamanda bedenin mekânla kurduğu ilişkiyi cesurca yeniden tanımlıyor. Karmaşık formlar kadar aralarındaki boşluklar da işlevli hâle geliyor; izleyici, yalnızca formlar arasında değil, görünmeyen ama derinden hissedilen bir boşluğun içinde dolaşıyor.
Hayalet Uzuvlar, algının istikrarlı fakat bir o kadar kırılgan sınırlarını irdeleyerek, bedenin mekânla kurduğu ilişkiyi şeffaf bir şekilde açığa çıkarıyor. Sergi mekânının içinde dolaşırken, kendimi bu heykellerin arasında süzülen bir hayalet gibi hissediyorum. Çelik malzemesinin ağırlığına ve hacmine rağmen, Geomart-ut-sc1 mekâna bırakılmış bir kalıntı gibi hissettiriyor. Bu kalıntılar, geleneksel geometrik desenlerin güncel bir yorumuyla, geçmişin, geleceğin ve bugünün birbirine nasıl temas ettiğini gösteriyor.

Selçuk Artut, Hayalet Uzuvlar, Zilberman Selected, Piyalepaşa Istanbul, 2025 (Fotoğraflar - Kayhan Kaygusuz)
Sergiye adını veren 'hayalet uzuv' kavramına (ya da sendromuna) gelecek olursak, bu kavram kısaca artık fiziksel olarak var olmayan bir organın, kendini çeşitli sinyallerle var etmesi gibi bir durumu tarif ediyor. Batuhan Saç’ın Beynin Ağıtı ve Şiiri: Hayalet Uzuv yazısında, hayalet uzvun yalnızca nörolojik bir fenomen değil, aynı zamanda bir şiir gibi okunabilecek bir kayıp anlatısı olduğu vurgulanıyor. Robert D. Romanyshyn, bu durumu bir başa çıkma mekanizması olarak değerlendirirken, beynin hayali bir tarih yarattığını ve bu tarihin imkânsız bir geleceğe doğru ilerlediğini söylüyor. İskender Savaşır’ın dile getirdiği "Geri dönen şey, kaybedilen şey değildir." cümlesi de bu duruma ışık tutuyor; hayalet uzuv, kaybedilenin yerine konulamaz ama onun yokluğu üzerine inşa edilen yeni bir varlık alanı oluşturuyor. Böylece kaybın yerine geçen şey, kaybın kendisi değil, ona verilen bir yanıta dönüşüyor.

Selçuk Artut, Hayalet Uzuvlar, Zilberman Selected, Piyalepaşa Istanbul, 2025 (Fotoğraflar - Kayhan Kaygusuz)
Serginin kavramsallığını çözümlerken Artut’un sanat pratiğine ve akademisyen kimliğine de değinmekte fayda var. Sanatçı, disiplinlerarası olarak tanımlayabilceğimiz pratiğini ve yaratıcı kodlama üzerine yaptığı çalışmalarını makale ve kitaplarıyla destekliyor. Jeneratif sanat biçimlerine alışılagelmişin dışında yaklaşan Artut, Batı kültürlerinin hegemonyasındaki sanat tarihi anlayışından sıyrılarak, geometri sanatını eleştirel bir perspektiften yaklaştığı yeni medya sanatının imkânlarıyla buluşturuyor. “Geometric Patterns with Creative Coding” isimli kitabında, geleneksel geometri desenlerini yaratıcı kodlama yöntemleriyle analiz ederek bilişimsel dünyaya taşıyor. Böylece, matematiksel bir sistemle inşa edilen desenlerin günümüz sanatı ile kurduğu bağlantıları adeta görünür kılıyor. 2017 yılından bu yana kod yazımını sanatsal ve kavramsal bir üretim alanı olarak ele alan Artut, gelenek ve gelecek arasındaki gizli detayları açığa çıkarıyor. Böylelikle yaratıcı kodlama pratiklerini tarihsel bir bağlam üzerinden okumayı öneriyor. Üstelik bunu farklı mecralarda sağlamasını yaparak başarıyor. Artut, kodlamanın günümüz sanatına yeni bir dil sunduğunu, soyutlama ile kurduğu ilişki sayesinde geçmiş ve geleceğin mirasını bir araya getirebildiğini düşünüyor.

Selçuk Artut, 'Manifold-p1', Hahnemühle matt fine art kağıt üzerine arşivsel pigment baskı, 3B Modelleme, 2D Kolaj, görüntü işleme , 85 x 146 cm, 2025
Hayalet Uzuvlar sergisi bağlamında değerlendirildiğinde, Artut’un medya arkeolojisine olan ilgisi ve geleneksel desenlerle kurduğu ilişkiler belirginleşiyor. Sanatçının ifade ettiği gibi, geometrik desenler aslında günümüz medya sanatının atalarından biri. İtalyan Fütürizmi, Rus Avangardı ve Dadaizm gibi akımların teknolojik gelişmelere nasıl tepki verdiklerini incelediğinde, kendi pratiğinde de benzer bir köprü kurmayı amaçlıyor Artut. Geometrik desenler tarih boyunca soyutlama üzerinden varlık göstermiş, farklı dönemlerde farklı olasılıklarda kendilerine yeni anlam dünyaları kazanmış. Bu desenleri geleneksel yöntemlerle öğrenmek adına çeşitli atölyelere de katılan Artut, pergel ve cetvelle oluşturulan motiflerin dijital dünyada nasıl var olabileceğini ya da dijital dünyaya nasıl aktarılabileceğini sorguluyor aslında. Yeri geldiğinde de bunu sorunsallaştırıyor. Matematiksel analizlerle biçimlerini çözümlerken, onları güncel teknolojiler yardımıyla ve algoritmik yöntemlerle her defasında yeniden üretiyor.

Selçuk Artut, Hayalet Uzuvlar, Zilberman Selected, Piyalepaşa Istanbul, 2025 (Fotoğraflar - Kayhan Kaygusuz)
Artut, yakın geçmişte ürettiği, tarihte yer alan geleneksel geometrik desenleri incelediği Geomart-ut serisinden hareketle, form ve yüzey ilişkisini yeniden yapılandırırken, Karatay Medresesi’nden esinlenen Presence in its Absence adlı iki kanallı video yerleştirmesiyle mekânda alternatif bir aks çiziyor. Hareketli görüntüler, form ve çizginin sonsuz ihtimallerini çağırıyor. Yalın bir anlatımla görsel belleğin dinamik yapısını ve yeniden şekillenişini izleyiciye yansıtıyor. Manifold serisi ise bu olasılıkların izini sürerken bir görüntünün tekrar eden varlığını tartışmaya açıyor.

Selçuk Artut, Hayalet Uzuvlar, Zilberman Selected, Piyalepaşa Istanbul, 2025 (Fotoğraflar - Kayhan Kaygusuz)

Selçuk Artut, 'Planet ', Diasec baskı; 3B Modelleme, fotorealistik görüntü üretimi, 117 x 200 cm, 2025
Hayalet Uzuvlar sergisi, Artut’un yakın tarihteki araştırmalarının ve öznel deneyimlerinin kararlı bir kesitini sunarken, ampute edilmiş bir beden algısının sınırlarını sorgulamaya açıyor. Sanatçı, aşina olduğumuz görsel kodları yeniden biçimlendiriyor ve algının sonsuz değişkenliğine atıfta bulunuyor. Artut’un geçmişle kurduğu bağ, nostaljik bir döngünün içine hapsolmadan geleceğe uzanan bir köprü işlevi görüyor. Tıpkı beyin kaybolmuş bir uzvun varlığını hissetmeye devam ettiği gibi, Artut’un kodlarla ürettiği desenler de kaybolan bir formun anısını taşıyor. Kaybedilenin yerine konulamayacağını ama yeni biçimlerde var olmaya devam edebileceğini gösteriyor izleyiciye. Hayalet Uzuv bir yas sürecinin parçasına dönüşürken, geçmişle bugünü bir araya getiren, kaybı dönüştüren bir deneyim vadediyor.
Not: Sergiyi 12 Nisan tarihine kadar arasında Piyalepaşa'da bulunan Zilberman | Selected'da ziyaret edebilirsiniz.