HIGHLIGHTED
HABER
1–23 Kasım 2025 tarihleri arasında New York genelinde düzenlenecek “If It Moves: Art and Performance After Cinema” başlıklı 20. Performa Bienali’nde teknolojiyi pratiğinin merkezine alan sanatçılar öne çıkıyor.
20. Performa Bienali 1 Kasım’da Ziyarete Açılıyor!
...

1–23 Kasım 2025 tarihleri arasında New York genelinde düzenlenecek Performa Bienali, 20. yılını disiplinlerarası sanat üretimleriyle kutluyor. Bu yılın teması, “If It Moves: Art and Performance After Cinema” (Hareket Ederse: Sinemadan Sonra Sanat ve Performans); performans sanatının sinemadan nasıl etkilendiğini, Performa Hub’da gerçekleşecek film gösterimleri, performanslar ve söyleşilerle inceliyor.
Bienalin küratörü ve kurucu direktörü RoseLee Goldberg, odak noktasının 1920’ler olduğunu vurgulayarak sinema ve ses teknolojilerinin henüz doğduğu bir döneme işaret ediyor. Goldberg, Observer’a verdiği röportajda şöyle diyor:
“Film ve sesin ilk kez keşfedildiği bu dönemin deneysel sinemasından nasıl ilham alabileceğimizi merak ediyordum. Bu erken yeniliklerin, mekân ve görsellik ilişkisi üzerine nasıl yeni düşünceler yarattığını araştırmak çok ilginç.”
Goldberg, Performa’nın en ayırt edici özelliğinin sanatçıyla kurduğu yakın ilişki olduğunu da ekliyor: “Her zaman komisyon süreciyle ve sanatçıyla birebir diyalogla başlıyoruz. Bazen bir projeyi birlikte geliştirmek bir buçuk yılımızı alabiliyor.”
Bu yılın sanatçıları arasında teknolojiyi pratiğinin merkezine alan isimler öne çıkıyor. Seul merkezli sanatçı Ayoung Kim, dövüş sanatları koreografisini ileri düzey oyun motoru teknolojileriyle birleştirerek kadın ilişkilerini araştırıyor. Kim’in çalışmaları; jeopolitik, teknoloji ve ütopyacı gelecekler arasında örülmüş anlatılar kuruyor; hem dijital hem geleneksel medyayı iç içe geçirerek.
Litvanyalı ikili Pakui Hardware (Neringa Černiauskaitė ve Ugnius Gelguda), ilk performans işleriyle bienalde yer alıyor. Sanatçılar bu işi, yapay zekâ tarafından yönlendirilen “Klasik Yunan dramasına göre yapılandırılmış bir terapi seansı” olarak tanımlıyor. Aria Dean ise 1923’te Berlin Tiergarten’da gerçekleşen Alain Locke ve Claude McKay buluşmasını yeniden kurgulayan çok katmanlı bir performans sunuyor. “Filozof” ve “Şair” karakterleri üzerinden modernist estetik ve politik düşünce arasındaki ilişkileri araştıran eser; canlı film prodüksiyonu, gerçek zamanlı projeksiyonlar ve 1923 Tiergarten’ın sanal bir rekonstrüksiyonunu bir araya getiriyor. Dean’in çalışması, sanatsal ifade ile deneyim arasındaki gerçekçilik sınırlarını sorgulayan güçlü bir görsel düşünme alanı yaratıyor.