HIGHLIGHTED
YORUM
Görsel-işitsel performanslardan medya sanatının çarpıcı örneklerine uzanan SONICA Festivali'nin 2024 edisyonundan izlenimler.
SONICA Glasgow 2024: Sesler ve Işıklar Arasında Bir Gezinti
Hande Şekerciler
Ekim’in sonlarına yaklaşmışken, bitirmekte oldukça geç kaldığım bir SONICA yazısıyla karşınızdayım. Ama takdir edersiniz ki, Türkiye’den çıkarak yurtdışında gerçekleşen ilk sanat fuarını düzenlemek, dört günlük bir etkinlik için aylarca İstanbul’da çalışmak, bir de üzerine Viyana’da koşturmak oldukça yorucuyken hemen üzerine bir İskoçya seyahati ve gün içinde nerdeyse hiç dinlenmeden oradan oraya gittiğimiz, sürekli iletişim halinde olduğumuz bir geziyi yazmak için biraz dinlenmek gerekirdi. Ki onu da yapamadım zira hemen üzerine Londra’da Frieze vardı… Yazımın orijinal girişine dönerek anlatmaya başlıyorum:
Eylül ayında, Noise_Media Art’ın Viyana edisyonu biter bitmez, British Council’in davetiyle Türkiye delegasyonu olarak İskoçya, Glasgow’da SONICA Festivali’ni deneyimlemek üzere bulunduk. Benzer bir organizasyonu hiç bilmediğimiz bir ülkede ilk defa gerçekleştirdikten sonra, ev sahibi değil misafir olmak gerçekten çok iyi geldi. Görsel-işitsel performanslardan medya sanatının çarpıcı örneklerine geniş bir yelpazeyi kapsayan SONICA, sergiler, konuşmalar ve AV performanslarla dopdolu, dinamik bir programa sahipti. Cryptic’in 30 yıllık sanat organizasyonu, yerel yönetim ve kültür ofislerinin desteğiyle şehri adeta bir festival sahnesine dönüştürmüştü. Festival, kullanılmayan kamu binalarını da içine alan yaratıcı mekân seçimleriyle bizi büyüledi. Cryptic’in kurucusu Cathie Boyd, bu mekânların kullanımını sağlamak için uzun ve zorlu bir süreçten geçtiğini belirtti, ancak izleyici açısından sonuç, benzersiz bir deneyim sundu.
SONICA Glasgow, Eylül 2024 (Fotoğraflar: Hande Şekerciler & Arda Yalkın)
Glasgow’un bize sunduğu tatlı bahar havası, festivalin ritmini daha da keyifli hale getirdi. Etkinlikler arasında şehri keşfederken neredeyse hiç ulaşım aracı kullanmamıza gerek kalmadı; bu yürüyüşler sayesinde şehri derinlemesine tanıma ve İskoçların ne kadar sıcak ve misafirperver insanlar olduğunu fark etme fırsatımız oldu. Uzun zamandır gitmeyi istediğimiz bir şehri böyle güzel bir festival sırasında keşfetmek inanılmaz keyifli oldu.
Sonia Killmann & Laura Mannelli
Umweltraum((a))
Festival ağırlık olarak sahne sanatlarından oluşsa da şehrin birçok farklı noktasında genellikle ses ve ışıkla yapılmış düzenlemeler sergileniyordu. En sevdiğim işlerden Umweltraum((a)). Unwelt Teorisi, her canlının çevresini kendi algı düzleminde algıladığını savunan bir teori. Yani bir kuş, bir insan veya yapay zekanın dünyayı algılayışın ın aynı olması mümkün değil. Sanatçılar bu fikir bağlamında makinelerden gelen görsellerle organik sesleri bir araya getirerek, farklı algı dünyalarının nasıl örtüşebileceği ama aynı zamanda da ne kadar farklı olabileceğinin bir önermesini yapıyor. Kurguladıkları düzenlemeyle izleyiciyi de kendi gerçekliğinden kopararak bambaşka bir dünyaya dalmaya davet etmişler.
Sonia Killmann ve Laura Mannelli, Umweltraum((a)), 2024 (Fotoğraf: Sonia Killmann)
Lomond Campbell
Unsung Machine
İskoç sanatçı Lomond Campbell’in Unsung Machine’i, başlangıçta sanatçının kendi şarkı yazım sürecine rastgelelik katmak amacıyla kurguladığı, zamanla steampunk bir konsol haline getirdiği bir çalışma. Eser hem tek başına sergileniyor ve izleyici etkileşime girebiliyor. Hem de belli zamanlarda Lomond makinayı kullanarak kendisi performanslar gerçekleştiriyor. Kullanıcı bir kelimeyi veya cümleyi makineye girdiğinde bunlar anında bir ses kompozisyonuna dönüşüyor. Bu izleyici katkılarıyla eser sürekli gelişen ve değişen bir yapıya sahip. Lomond’un delegasyonları yaptığı sanatçı sunumunda başka eserlerini görme ve kendisini tanıma fırsatımız da oldu. Görece “basit” ve bir o kadar da etkileyici bir eser olduğunu söyleyebilirim.
Lomond Campbell, Unsung Machine (Fotoğraf: lomondcampbell.com)
Bill Vorn
I.C.U (Intensive Care Unit)
Daha önce Ars Electronica’da da eserleri sergilenen, interaktif robotik sanatıyla tanınan Bill Vorn, genellikle makineler ve robotik sistemler üzerine kurulu olan eserleriyle, bu teknolojik yapıları “yaşayan” varlıklar gibi ele alan Vorn, sibernetik, YZ, yapay yaşam gibi temaları işliyor. I.C.U (Intensive Care Unit) isimli robotik enstelasyonu da oldukça etkileyici bir düzenlemeydi. YZ ve robotik teknolojilere duyulan hayranlığı sorgulayan eser, yaşam destek ünitelerine bağlı robotları birer hasta gibi sunarak, makinelerin her zaman güçlü ve kusursuz olduğu algısını tersine çeviriyor.
Bill Vorn, I.C.U (Intensive Care Unit), 2021 - 2024 (Fotoğraf: sonic-a.co.uk)
Lukas Truniger
Distributive Intelligence | A Group Mind
Görsel olarak en etkileyici yerleştirmelerden biri de Lukas Truniger’in Distributive Intelligence | A Group Mind isimli eseriydi. Estetik olarak izleyiciyi çeken, etkileyici bir yapısı olan düzenleme, modüllerin basit yapısına rağmen birlikte hareket ettiklerinde ortaya çıkan görsel karmaşıklık görsel olarak izlemesi zevkli bir seyir yaratıyor. Sanatçı modüllerin hareketini hücresel evrim kalıplarını taklit eden bir algoritmaya bağlamış. Bu sayede toplumda bireylerin etkileşimi ve kolektif davranışlarının nasıl değiştiğini sorgulamış ve merkezi bir kontrol yerine dağıtık bir akıl oluşturma temasını işlemiş.
Luka Truniger, Distributive Intelligence | A Group Mind, SONICA Glasgow, 2024
Alexander Schubert x NEKO3
Angel Death Traps
Neko3 tarafından Albert Schubert’e sipariş edilmiş Angel Death Traps, ışık ve sanatçıların performansları sayesinde heykelsi inanılmaz bir estetik ortaya koyuyor. Cathie’nin “kariyerime burda başladım” diyerek anlattığı Tramway’ın küçük sahnesinde gerçekleşen performans gerçekten nefisti. Bana sorarsanız ana sahneyi hak eden bir çalışmaydı. Eser “transhuman techno-romantic” bir şarkı döngüsü olarak tanımlanmış ve beden ile teknoloji arasındaki birleşimi keşfediyor.
Alexander Schubert x NEKO3, Angel Death Traps, Transhuman Techno-Romantic Song Cycle, 2021-2023 (Fotoğraf: Wonge Bergmann)
Martin Messier
1 Drop 1000 Years & Cycles
Martin Messier’in iklim değişikliğinin yarattığı küçük sıcaklık değişimlerinin okyanus akıntıları üzerindeki devasa etkilerinden yola çıkarak kurguladığı 1 Drop 1000 Years isimli performansı son derece basit bir fikrin ne kadar etkileyici olabileceğini bana bir kez daha gösterdi. Eser hakkında okuduktan sonra bir su damlasının bin yıllık yolculuğu şeklinde romantize ettim ama açıkçası herhangi bir okuma yapmadan önce, bir insanın yaşam döngüsü gibi yorumlamıştım kendimce.
Martin Messier, 1 Drop 1000 Years (Küratör: Jay Jaehoon Bang)
Sanatçının bir diğer eseri olan Cycles, SONICA’da sergilenen düzenleme işleri arasındaydı. Düzen ve kaos hakkında bir ses ve ışık düzenlemesi olan eser, insanı hipnotize eden bir yapıya sahip. Yine çok basit bir düzenekle izleyiciyi meraklandıran ve olduğu yere çivileyen bir düzenleme yapmış Messier. Ve açıkçası fotoğraflar eserin etkisini anlatmakta çok yetersiz. Sadece bir fikir vermesi için ekliyorum.
Martin-Messier, Cycles, SONICA Glasgow 2024 (Fotoğraf: Tom Lou Malaurie)
Birçok farklı mekana yayılan festival sayesinde, orda oraya giderken hem şehrin güzel mimarisini izleyebiliyorsunuz, hem de farklı mutfakların cirit attığı sokaklarda değişik tatlar deneyebiliyorsunuz. Bizim gibi diyetine dikkat eden biriyseniz kızartmadır, hamur işidir işin ucu kaçabilir. Öte yandan şehir veganlar için bir cennet! Her yer vegan restoranlarla dolu. Festivalin direktörü Cathie’den öğrendiğimize göre yerel yönetim de bu tutumu destekliyor. Bu yüzden delegelerden yükselen homurtulara rağmen yemeklerin %90’ı vegandı.
SONICA, özellikle performans sanatıyla ilgileniyorsanız, genel olarak da medya sanatıyla ilgiliyseniz mutlaka ziyaret etmeniz gereken bir festival. Glasgow’u keşfetmek için de harika bir bahane.