HIGHLIGHTED
TEKNOLOJİ
Candaş Şişman ile yapay zeka üzerine.
YZ
Candaş Şişman

Unutmayalım ki YZ günümüzdeki birçok problemi çözebileceği gibi, yeni problemler de yaratacak ve birçok şeyi kökünden değiştirecek. Şu an insanlık olarak önemli bir kırılma noktasındayız ve gidişatın yönünü, duruma nasıl yaklaştığımız ve tercihlerimiz belirleyecek. Karanlık bir gelecekte mümkün, aydınlık bir gelecekte.
Aslında bir süredir Yapay zekâ (YZ) meselesine daha mesafeli yaklaşıyordum. Potansiyelin farkındaydım fakat birçok yenilikteki gibi insanlar tarafından içi boşaltılarak ve bağlamından koparılarak, paketleme ve satış stratejisi haline dönüştürülmesinden dolayı, YZ kullanımı konusuna mesafeli yaklaşıp sadece gözlemlemeyi tercih ettim. Aynı şey NFT'ler içinde geçerli olmuştu, keza geldiğimiz nokta ortada, uzun vadede kesinlikle artıları olabilecek bir yenilik, fakat kısa vadede yaratılan ‘’hype’’ sonucu birçok kavram karmaşıklığına ve yanlış değerlendirmelere yol açtı.
Ne yazık ki insan genellikle refleks olarak bu tarz yenilikleri -kısa vadede heyecanından olsa gerek:)- sorgulamadan bünyesine kabul ediyor. Önemli olan bu gelişmelerin içini boşaltarak bir paketleme stratejisine dönüştürüyor. Uzun vadede ortaya çıkabilecek problemleri de görmezden gelebiliyor. Bu noktada bence çok heyecanlanmadan daha objektif şekilde farklı kaynaklardan ve bakış açılarından beslenerek bu yeniliklere yaklaşmamız gerekmekte. Evet pozitif tarafları çok ama negatif tarafları da çok ve olabilecekleri düşündüğümüz zaman şimdi atılacak adımlar insanlığın önümüzdeki varoluş biçimini ve evrimsel sürecini belirleyecek. Tıpkı küresel ısınmadaki gibi bir noktada hatalarımızdan dönebilmek için çok geç olabilir.
Peki ne oldu? Son birkaç senedir YZ alanında yaşananların sonucu olarak aslında zamanda hızlı bir atlama yaşamış olduk, tıpkı pandeminin yarattığı sonuçlar ve gerçeklik algımızın bükülmesi gibi. Özellikle YZ'nin gündelik hayatımızın her alanına dokunabilecek pratiklikte kullanımının yaygınlaşması ve gelişmesi, beklenmeyen bir durumdu ve büyük bir etki yarattı. Bu noktada birkaç noktanın farkına varmamız önemli. Bu gelişmeler insanlığın uzun zamandır kollektif birikimi sayesinde gerçekleşti. Ne yazık ki özellikle geniş kitlelerin fikirlerini yönlendiren popüler kültürün lanse ettiği gibi bir şirket veya bir kişi tarafından gerçekleşmedi. Gelişmelerin ve aslında fikirlerimizin, ürettiklerimizin hatta davranışlarımızın hepsi, bizden önceki birikimlerin bize genetik-sosyal-kültürel aktarımıyla, tıpkı bir zincirleme reaksiyon veya neden sonuç ilişkisi şeklinde evrimleşmesi sonucunda oluşur. Buna yazının ilerleyen noktalarında tekrar değineceğim.
Hata

Diğer nokta ise bilindiği üzere teknolojinin üssel şekilde gelişime eğilim göstermesi. Bu teknolojinin şu an çok başındayız ve her gün her alanda önemli gelişmeler oluyor ve bu gelişmeler hepimizin deneyimlediği üzere giderek hızlanıyor. Nereye gideceğini kestirmek güç, çünkü çok fazla değişken parametre mevcut. Bu açıdan baktığımızda bu dönüşüm daha yeni başladı diyebiliriz. Fakat, burada göz ardı edilmemesi gereken başka bir tetikleme unsuru daha var ve günümüzdeki YZ dünyasında son haftalarda yaşanan krizin de nedenlerinden biri. Geliştirdiğimiz teknolojilere kâr amaçlı bakarak kısa vadeli planlar yapıyoruz. YZ alanında ne yazık ki şu an yaşanan ve geleceğe dair endişe verici bakış açısı da bu. Bazı şirketler son yıllarda önemli atılımlar yaparak YZ’nin toplumsal düzeyde kolay ve işlevsel kullanımını sağladı ve birçok diğer şirkette bu gelişimin, rekabetin ve pazarın bir parçası olabilmek adına etik değerleri ve ileriye yönelik kaygıları bir kenarı koyarak her alanda bu teknolojiyi kullanıcıyla buluşturmaya başladılar. Bu çok hızlı bir gelişme sağlamanın yanında kontrolsüz sonuçlar da doğurabilecek bir yaklaşım. Gelişim, yöntem olarak sorgulamamız gereken bir eylem. Anlamlandırma ve algılama biçimimiz lineer bir şekilde çalışsa da aslında döngüsel ilişkiler ve küresel bir gerçeklik içerisinde yaşıyoruz. Lineer algılayış biçimimiz ve tasarladığımız kâr odaklı sistem, insanlığın gelişimi uğruna birçok şeyi göz ardı ederek yok etmemizi ve bu hatayı tıpkı tarih boyunca tekrarlanan örüntüler gibi sürekli tekrarlamamızı sağlıyor. Eğer kolektif olarak bu riskleri en aza indirgeyemezsek, bir günde binlerce hatta belki yüzbinlerce biyokimyasal silah bileşeni yapması için geliştirilen YZ'lar ve bu teknolojiyi güç ve iktidarları uğruna kullanabilecek otoriteler, gezegenimizin sonunu getirebilir. Hatta böyle bir YZ şu an dahi mevcut. YZ destekli ilaç üretimi yapan bilim insanları, geçtiğimiz yıl 6 saat sonunda on binlerce ölümcül molekül bileşeni üreten bir YZ algoritması ile test yaptı ve çıkan sonuçlardan dolayı oldukça tedirgin oldular
https://www.theverge.com/2022/3/17/22983197/ai-new-possible-chemical-weapons-generative-models-vx
Fakat bu konuda yine de optimist tarafım diyor ki, evet insanlar deneyimleri üzerinden hata yaparak öğrenirler, hatta çoğu zaman söylediğim gibi insanlık düşe kalka büyüyor ve henüz emekleme aşamasındayız. Yaptığımız hatalar sonucunda deneyim kazanarak bu zamana kadar nasıl evrimleşmeyi başarabildiysek, önümüzdeki süreçte de bunu başarabileceğimizi düşünüyorum. Gezegenimizdeki yaşamın tarihine baktığımız zaman, birçok kez kitlesel yok oluş gerçekleşti fakat canlılık bir şekilde çevresel faktörlere adapte olarak hayatta kalmayı başarabildi. Tam bu noktada bunların hepsini sorgulamamız, organize etmemiz, yasakçı bir zihniyetten çok katılımcı şekilde tartışmamız, geri dönülebilecek hatalar yapmamız ve bunlardan dersler çıkarmamız gerekmekte.
Yansıma
Teknoloji ve özellikle YZ bizim bir uzantımız ve yansımamız, insanlığın son yıllarda dijitale aktardığı ve oluşturduğu verilerden besleniyor. Bu teknolojileri kendi algımız ve yargılama biçimlerimiz ile birlikte geliştiriyoruz. Dolayısıyla aslında problemin teknoloji veya YZ olmasından çok bunu kendimizin bir yansıması olarak kabul etmemiz gerekiyor. Öncelikli olarak kendimiz ile ilgili problemleri tamamı ile çözmeye çalışmamız, ideal ama çok gerçekçi bir yaklaşım olmayabilir. Çünkü kendimizi değiştirmemiz çoğu zaman güç ve özellikle kitlesel olarak uzun vadede gerçekleşebilecek bir durum. Bence daha gerçekçi olan yöntem, kendimizden daha üst etik bir anlayışa sahip bir YZ geliştirmemiz ile yaşadığımız sistemi YZ ile ortaklık kurarak işletmek ve insanlığın aydınlanması için birlikte çalışmak. İnsanın objektif karar alabilmesi çok zordur hatta bence imkansıza yakındır, çünkü bilincimiz veya bilinçdışımızda birçok faktör ve parametre, farkında olmadan bizleri etkiler ve bu aldığımız kararları doğrudan veya dolaylı olarak şekillendirir. Tıpkı YZ'nın bizlerin bir yansıması olduğu gibi bizde var olduğumuz çevrenin ve bize genetik olarak aktarılanların yansımalarıyız. Bu karmaşıklık, öznellik, hata yapmaya açık olmak ve duygusal zekâ, bizim en önemli özelliklerimiz. Yapay zekâ ise örüntülerden öğrenerek bize göre çok çok daha geniş bir bilgi işlem ve analiz gücüne sahip olarak ve eğer geliştirmeyi başarabilirsek bizden çok daha objektif olarak, daha hızlı, doğru ve etik kararlar alabilme potansiyeline sahip. Böyle bir iş birliği geleceğe dair oldukça heyecan verici olabilir ve evrimsel gelişimimize yön verebilir.
Özgün?
Aslında bizim kendimizi gerçekten tanıyabilmemiz, YZ'nin var olmasıyla daha da hızlanıyor. YZ'nin varlığı, bizim hangi noktalarda diğer varlıklardan veya yapılardan ayrıştığımızı anlamamıza, dolayısıyla hangi özelliklerimizin bizi biz yapan noktalar olduğunu sorgulamamıza ve keşfetmemize olanak sağlayabilir. Bu bilgiler ışığında, farklı varlıklar arasında doğru ilişkiler kurabilirsek, yaşadığımız gerçeklik içerisindeki her varlığın doğal farklılıkları üzerinden, döngüsel bir bütünlük içinde uyumlu şekilde var olabileceği bir gelecek neden olmasın?
Kutsal olarak gördüğümüz ve insan merkeziyetçi bakış açımızdan ve egomuzdan dolayı insana özgü dediğimiz birçok şey artık YZ tarafından tek tek yapılıyor. Ve bu sürecin daha başlangıç aşamasındayız. Bence bunun bize kazandıracağı en önemli şeylerden biri kendimizi sorgulamamız olacak. Ve belki de ayrıştığımız bu noktaları anlayarak, daha anlamlı bir hayat sürebilmemize dair imkanlar oluşacak.
Kazanım
Şu an birçok insanın yaptığı şeylerin çoğunluğunun, kurduğumuz sistemin gerekliliklerinden olduğunu düşünmemiz, kendi hayat deneyimlerimizi de düşündüğümüz zaman yanlış bir fikir değil. Ve içerisinde bulunduğumuz tasarlanmış sistem, bizi bunun doğal gereksinimler silsilesi olduğuna inandırıyor ve sistemin bir çarkı veya dişlisi halinde bir hayat yaşamamızı sağlıyor. YZ’yı, birçok işçinin makinalar öncesinde fiziksel olarak sömürülmesi gibi, günümüzdeki benzer zihinsel ve fiziksel sömürülerin önüne geçebilecek potansiyel bir teknoloji olarak görüyorum. İş akışlarımızda ve günlük yaşamımızda gereksiz vakit harcadığımız işleri, bize uygun şekilde özelleştirilmiş YZ'lar tarafından otomatize edilmesinin bize kazandıracağı zaman, bence önemli bir kazanım olacaktır. Fakat sistemsel ve toplumsal açıdan bize aşılanmış amaç, çalışma, kazanma, büyüme gibi ihtiyaçlar elimizden alındığında ne yapabiliriz? Bu büyük bir toplumsal değişim ve muhtemelen birkaç kuşak sürebilecek adaptasyon süreci gerektirecektir. Bu noktada optimist şekilde bahsettiğim bu senaryoların negatif sonuçlarının olabilme olasılığı yüksek. Yazının başlarında da belirttiğim üzere bu adımları atmadan etraflıca düşünüp tartışıp, planlamalar yapmak, olası negatif sonuçlara karşı önlemler tasarlamak çok önemli.
Bkz: Universal Basic Income
https://en.wikipedia.org/wiki/Universal_basic_income
Üretim
Gelelim sanat, tasarım ve yaratıcılık meselesine. Bu alanlarda da çok önemli değişimler yaşanıyor. Bence en önemlilerinden biri, düşündüğümüz ve tasarladığımız şeyleri çok hızlı şekilde simüle edebilme imkanına sahip olabilmemiz. Düşüncelerimizi görselleştirmek anlık bir durum haline geliyor. Artık özellikle imge üretiminin ve video, ses, mimari vs. gibi birçok üretim alanının, üretim sürecindeki zanaat diyebileceğim kısımları YZ tarafından çok hızlı ve kaliteli şekilde yapılabiliyor ve bu 5 sene sonra çok daha üstün bir seviyeye gelecek. Bu noktada beni heyecanlandıran durum, artık estetik veya yüksek kaliteli üretimlerin, yani üretimin zanaat kısmının herkes tarafından ulaşılabilir olması ve bu süreçlerin sadeleşeceği. Dolayısıyla projelerde bence teknik ve estetikten daha önemli olan noktalar ön plana çıkacak. Örneğin projenin kavramsal bağlamı, projedeki unsurlar arasında kurulan anlamlı bağlar, açığa çıkaracağı deneyim, anlam, sanatçının yorumu ve yaklaşım biçimi. Anlık olarak düşüncelerimizi teknik ve prodüksiyonel kaygılara takılmadan açığa çıkarabilmek, bu süreçte üreticiler için önemli bir kazanım olacak. Ayrıca bireyler YZ ile iş birliği yaparak çok disiplinli şekilde bireysel üretimler yapabilecekler.
YZ ile üretim yapmanın en güzel taraflarından biri, sürekli farklı varyasyonlar üretebilmek. Bu birçok olasılık üreterek içlerinden hayal ettiğiniz şeye en yakınını bulabilmenizi sağlayan bir havuz oluşturuyor. Aslında bu varyasyonları üretmek, size yeni fikirler veriyor veya uzaklaşmak istediğiniz şeyleri keşfetmenizi sağlıyor. Bence hızlı varyasyon üretmek, olasılıklara bütünsel şekilde bakabilmek açısından önemli. Konvansiyonel üretim yöntemlerini kullanarak varyasyon üretmek ise çok vakit ve emek alan bir şey. Ayrıca bilişsel kapasitemiz de bunun için yeterli değil. Bir şeyin çok kısa sürede yüzbinlerce varyasyonunu çıkartmak insan zihniyle çok zor. Bu varyasyonların çıkarılması, bizim daha geniş bir perspektiften bakabilmemizi sağlıyor ve bunun için artık iş birliği yapabileceğimiz bir teknoloji mevcut.
Diyalog
Bunu tıpkı bir diyalog gibi düşünebiliriz. Siz bir girdi veriyorsunuz ve bir çıktı alıyorsunuz. Bu döngüyü defalarca tekrarlayarak birçok olasılık açığa çıkıyor ve her olasılık katmanında yeni fikirler veya yollar keşfedebiliyorsunuz. Bu süreçte bilinçli veya bilinçsiz hatalar da yapıyorsunuz ve bunlar sizi daha önceden düşünmediğiniz yollara sokabiliyor. Size birçok yeni çağrışım ve belki de en başta tasarladığınız sonuçtan çok daha farklı sonuçların çıkabilmesine yol açabiliyor. Tıpkı doğaçlama müziğin süreci gibi düşünebiliriz. Müzisyenler arasında anlık işitsel girdi ve çıktılar, bir diyalog oluşturuyor. Bu, kabaca tasarlanmış bir çerçeve içerisinde veya tamamen sürecin akışına bıraktıkları şekilde olabiliyor. Çevresel faktörleri de işin içine katınca birçok değişken parametre ile öngörülebilir veya öngörülemeyen birçok olasılık içerisinde bir diyalog kuruluyor. Bence YZ ile olan diyalog ta bu şekilde kullanılabiliniyor.
Remiks

Ayrıca bunun farkında olmamız önemli, temel olarak prensipte insan ve YZ’nın ‘’yaratıcı‘’ üretimlerde kullandığı yaklaşım benzer. Yazının başlarında da belirttiğim üzere, biz çevremizin ve geçmişimizin birer yansımalarıyız. Deneyimlediğimiz, gördüğümüz, öğrendiğimiz her şeyi bir araya getirip çeşitli varyasyonlar üreterek remiksliyoruz. Bkz: ‘’Everything is Remix’’ belgeseli. Dolayısıyla ürettiğimiz her şey, aslında başkalarının ürettiklerini deneyimlememiz, gözlemlerimiz, çevremizde olup bitenlerin bize aktarımı sonucunda oluşuyor. Tıpkı ne yersen osun cümlesindeki gibi çevremizden nasıl beslenirsek yani nasıl bir girdi alıyorsak o şekilde çıktılar açığa çıkarıyoruz. Bu noktada bunlardan bağımsız bir yaratıcılıktan bahsedemeyiz. Her şey her şeyle bağlıdır, özellikle, neden sonuç ilişkisi ve olasılıkların oluşturduğu kombinasyonlar çerçevesinde. YZ da aslında benzer bir prensibi kullanıyor. Bir veri havuzundan beslenerek, bize bazı parametreler çerçevesinde çeşitli kombinasyonlar üretiyor. Dolayısıyla insan ve YZ'nın yaratıcılık konusunda çoğu noktada temel düzeyde benzeştiğini görebiliyoruz.
https://youtu.be/nJPERZDfyWc?t=5
https://www.youtube.com/watch?v=rswxcDyotXA
https://www.everythingisaremix.info/watch-the-series
Ayrışma?
Günümüzde, bence YZ’dan ayrıştığımız en önemli noktalardan bazıları, üretimlerimize nesnel ve duygusal şekilde yaklaşarak anlam ve yorum katabilmek ve bir bağlam çerçevesinde anlamlı veya anlamsız bir ilişkiler bütünü oluşturabilmek. Fakat, teknolojinin üssel gelişiminden bahsetmiştik ve bunların da bir noktada YZ tarafından yapılabileceği düşüncesindeyim. Hatta yeteri kadar veri sağlanabilinirse, insana veya biyolojik varlıklara özgü davranış biçimleri de YZ tarafından simüle edilebilir diye düşünüyorum. Bu veriyi sağlamak için ve birçok şeyin çalışma prensiplerinin anlaşılabilmesi için, YZ kullanılacaktır. Çünkü bu geniş veri yığınının anlamlı şekilde analizi ve temel çalışma prensiplerinin anlaşılabilmesi, insanın bilişsel kapasitesinin çok üzerinde ve çok uzun süreçler. Daha da spekülasyon yaparsak, özellikle biyoteknoloji, malzeme bilimi, kuantum teknolojisi ve kimya bilimi ile birlikte bu simülasyonlar sadece dijital ortamda kalmayıp, fiziksel gerçeklik ortamında da var olabilirler. Dolayısıyla şu an için neyin YZ tarafından yapılamayacağı konusunda geleceğe dair soru işaretlerim mevcut.
Maddeleşme

İçinde bulunduğumuz dönemi, insan ve YZ birlikteliğinin birbirini tanıma evresi olarak görüyorum. Diyalog geniş çapta başladı. Özellikle tasarımcı, mühendis ve sanatçılar bu akıllı teknolojinin nasıl ve neler için kullanılabileceğini keşfediyor ve tabi ki bir yandan da YZ’yı girdilerimizle hep birlikte besliyoruz ve sürekli olarak YZ destekli yeni araç gereçler üretiliyor. Bunları kullanarak daha çok simülasyon veya fikir düzeyinde üretimler yapılsa da beni en çok heyecanlandıran nokta, bu simülasyon ve fikirlerin fiziksel gerçekliğe aktarılması. Tasarım alanından örnek verirsek, şu an endüstriyel tasarım dünyasında YZ destekli tasarım oldukça ilerlemiş durumda ve bu tasarımlar fiziksel gerçekliğe işlevsel şekilde aktarılabildiği ve maddeleştiği zamanki özellikle 3 boyutlu yazıcılar ile birçok deneme var bu amaç için, tasarım alanında oldukça alışılmadık ve verimli bir noktaya doğru gideceğiz. Örneğin NASA’nın YZ'yı kullanarak uzay gemileri için donanım tasarlama projesinin sonuçları oldukça ilginç. Tasarımların form olarak kesinlikle insan yapımı olmayan amorf bir yapısı var fakat insan yapımı parça tasarımlarına göre çok daha dayanıklı, hafif ve üretimi hızlı. Buradaki kritik noktalardan biri, insanın tasarım yapmasına göre YZ’nın çok daha hızlı yineleme (iteration) yapabilmesi. Çok daha fazla yineleme döngüsü elde edilerek daha optimum tasarımlar üretilebiliyor. Ve bu prensip sanattan bilime ve tasarıma kadar çoğu alanda geçerli temel bir kazanım. Özellikle çevresel faktörlerin verilerini girdi olarak verdiğimiz zaman, bu parametreler çerçevesinde, hızlı ve optimum tasarımlar üretebiliyoruz. Ve bu verileri sensörler sayesinde gerçek zamanlı şekilde vererek, statik tasarım yerine kendini ortamın şartlarına göre adapte edilebilen yeni malzemelerle tasarımlar yapabilmek mümkün. Önümüzdeki yıllarda YZ ve insan iş birliğinin tasarladığı mimariler, araçlar, malzemeler, objeler ve buna benzer birçok fiziksel yapıyı daha çok görebileceğiz.
https://www.nasa.gov/science-research/nasa-turns-to-ai-to-design-mission-hardware/
Sadece fiziksel yapılar değil özellikle tıp alanında birçok yeni ilaçlar ve tedavi yöntemleri tasarlanabilecek. Eğitim alanında bütün literatüre hâkim veya spesifik bir konu için özelleştirilmiş öğretmenlerden ders alınabilecek. Ve bütün bunlar kişiye göre özelleştirilmiş YZ tarafından, kişiye özel çıktılar şeklinde olacak. Kişiye göre özelleştirilmiş YZ, birçok alanda bireyler için daha doğru yaklaşımlar, tanılar ve çözümler önerebilecek. Bildiğimiz üzere günümüzdeki önemli problemlerden biri, bireyi yok sayarak genel yaklaşımlarla bireye yaklaşılması. Bu bireylerin öznel taraflarının sistem tarafından budanması veya tornaya sokulması anlamına da geliyor, böylece bireyler sistem ile birlikte varoluşsal problemler yaşayabiliyor veya çeşitlilik azalıyor.
Evrim

Geleceğe dair spekülasyon yaparsak, insan ve makinaların biyolojik anlamda iç içe geçtiği melez varlıklara doğru evrimleşiyoruz. Bu hem bilişsel düzeyde hem de bedensel düzeyde gerçekleşecek. Ben, bu süreci evrimimizin doğal bir parçası olarak görüyorum. Evrim, canlıların özellikle çevresel faktörlere optimum düzeyde adapte olabilmesi ve bu sayede yeni kombinasyonlar oluşmasıyla gerçekleşiyor. Geliştirdiğimiz teknolojiler sayesinde biz, bedensel olarak kendimizi bu faktörlere adapte ediyoruz. Çevresel faktörlerin doğal faktörler olması gibi bir gereklilik yok, biyoloji için bizim atfettiğimiz gibi doğal diye bir kavram yok. Doğallık kavramı da her kavram gibi zaman içerisinde varlıkların algılayış biçiminin farklılıklarına göre evrimleşerek değişkenlik gösterir. Biyolojik düzeyde düşündüğümüzde canlıların temel amacı varlığını bir şekilde sürdürebilmek ve üreyebilmektir. İnsanlık olarak biz kendi gerçekliklerimizi yaratabilen varlıklarız. Kendi yarattığımız gerçekliklere adapte olarak kendimizi evrimleştirebiliyoruz. Belki de birçok canlıdan bizi ayıran en önemli özellik, evrimi artık kontrol edebilme noktasına gelmiş olmamız. YZ ve teknolojinin evrimsel sürecimizi oldukça hızlandıracağını öngörebiliriz.
Özellikle beyin bilgisayar arayüzleri (BCI) teknolojisi sayesinde bilişsel kapasitemizi kontrol ederek, YZ ile bütünleşik varlıklar haline geleceğiz. Zihnimizi büyük veri yığınları ile anlık iletişim haline getirerek, bilgiye ulaşma ve analiz edebilme yetilerimizi tamamen değiştirebileceğiz. Bu, şu an tahmin edemeyeceğimiz, olumsuz veya olumlu birçok sonuç doğuracaktır. Bu noktada olası en önemli sorunlardan biri, eşitlik olmayan bir sistemde bu teknolojilere hangi kesimlerin ne kadar erişebileceği sorunu. Eğer kollektif şekilde bu sorun üzerine bir çözüm bulamazsak ki kısa vadede bence çok zor görünüyor, eşitsizlik sadece sosyal statüler üzerinden değil, bilişsel ve bedensel farklılıklar üzerinden gerçekleşecek.
Kişiselleştirme

Çevremizde olup biten birçok şeyi çeşitli sensörler sayesinde veriye dönüştürebiliyoruz ve bu sadece çevresel verilerle sınırlı değil. Kendi biyolojik verilerimizi de günümüzden çok daha detaylı bir şekilde, gerçek zamanlı biyolojik verilere dönüştürülerek YZ’yı besleyebileceğiz. Bu sayede ileri seviyede kişiselleştirilmiş YZ’lar üretebileceğiz. Bedenimizdeki hormonal süreçler gibi birçok sürecin kimyasal ve elektriksel değişimlere dayandığını, günümüzde de biliyoruz. Bu biyolojik değişimleri, YZ’nın analiz edebileceği verilere dönüştürebildiğimiz zaman, bilinçli olarak kendi biyolojik farkındalığımızdan daha fazla farkındalığa sahip olabilecek. Bu durum bir noktada bizi bizden daha iyi analiz edebilmesini sağlayabilecek. Bedenimizde olan birçok bilinçdışı süreci bizimle paylaşabilecek ve aslında bazı açılardan kendimizi daha iyi tanıyabilmemizi de sağlayabilecek. Bu durum bize özel olarak tasarlanmış öneriler sunabilmesini mümkün kılacak. Örneğin, duygu durumumuza göre bir filmi, yemek tarifini veya müziği üreterek bize sunabilecek. Ayrıca nörolojik süreçlerimizi de analiz ederek gerçek zamanlı olarak birçok farklı anlaşılabilir çıktılara dönüştürebileceğiz. Bu sayede rüyalarımızı kayıt altına alarak görselleştirebileceğiz.
https://www.bbc.com/news/science-environment-22031074?
source=pepperjam&publisherId=120349&clickId=4592330916
Bu durum sanat ve tasarım da derinden etkileyecek çünkü bu alanlarda çalışan insanlar artık anlık düşüncelerini farklı formattaki çıktılara dönüştürebilecekler. Sadece zihnimizde hayal ederek tasarladığımız deneyimleri insanlarla paylaşabileceğiz. Ve bir sonraki aşama da insanların tamamen gerçeklik algılarını bükebildiğimiz, nörolojik düzeyde duyusal sistemleri taklit ederek, fiziksel gerçekliğe yakın deneyimler açığa çıkartmak olacak. Bu noktada artık sanat ve tasarımın malzemelerinden bazıları, insan algıları ve kurgulanmış gerçeklikler haline gelecek. Bütün bunlar benim için heyecan verici olasılıklar olsa da bu gelişmelerin getirebileceği birçok olası problem mevcut. Özellikle kişisel mahremiyet, otoritenin çok yönlü kontrolü ve yankı odalarının derinleşmesi konusunda. Devlet ve şirketler gibi otorite sahipleri, bizimle ilgili çok daha fazla veriye sahip olabilecekleri için, kişiselleştirilmiş çoklu duyusal gerçeklik manipülasyon yöntemleri geliştirebilecekler ve günümüzde gerçekliğimizin sosyal medya üzerinden manipüle edilmesinden çok daha etkili şekilde gerçekliğimizi bükerek, amaçları için bizi kontrol edebilecekler.
https://www.science.org/content/article/ai-re-creates-what-people-see-reading-their-brain-scans
https://www.biorxiv.org/content/biorxiv/early/2017/12/30/240317.full.pdf

Şefkat?
Unutmayalım ki YZ günümüzdeki birçok problemi çözebileceği gibi, yeni problemler de yaratacak ve birçok şeyi kökünden değiştirecek. Şu an insanlık olarak önemli bir kırılma noktasındayız ve gidişatın yönünü, duruma nasıl yaklaştığımız ve tercihlerimiz belirleyecek. Karanlık bir gelecekte mümkün, aydınlık bir gelecekte. Önemli olan geri dönüşü olmayacak noktaya gelmeden gerekli düzenlemeleri rasyonel ve kolektif bir şekilde yapabilmek. Özellikle Genel Yapay Zekâ (AGI) noktasına geldiğimizde, geri dönüşü zor karşılaşabileceğimiz en büyük sorunlardan birini, Open AI’ın baş bilim insanı Ilya Sutskever güzel bir analojiyle özetlemiş: ‘’Genel Yapay Zekâ, insanlardan aktif olarak nefret edecek ve onlara zarar vermek isteyecek değil, ama çok güçlü olacak ve bence iyi bir benzetme, insanların hayvanlara davranış biçimi olabilir. Hayvanlardan nefret etmiyoruz, bence insanlar hayvanları seviyor ve onlara karşı şefkat besliyor, ama iki şehir arasında otoyol yapma zamanı geldiğinde hayvanlardan izin istemiyoruz, bunu sadece bizim için önemli olduğundan dolayı yapıyoruz. Ve bence, gerçekten özerk olan ve kendi adlarına çalışan Genel Yapay Zekalarla aramızda bu tür bir ilişki olacak. ‘’
https://futurism.com/the-byte/openai-chief-scientist-agi-animals
https://www.youtube.com/watch?v=9iqn1HhFJ6c
Kaynaklar
https://www.theverge.com/2022/3/17/22983197/ai-new-possible-chemical-weapons-generative-models-vx
https://en.wikipedia.org/wiki/Universal_basic_income
https://www.youtube.com/watch?v=nJPERZDfyWc&t=5s
https://www.youtube.com/watch?v=rswxcDyotXA
https://www.everythingisaremix.info/watch-the-series
https://www.nasa.gov/science-research/nasa-turns-to-ai-to-design-mission-hardware/
https://www.science.org/content/article/ai-re-creates-what-people-see-reading-their-brain-scans
https://www.biorxiv.org/content/biorxiv/early/2017/12/30/240317.full.pdf
https://futurism.com/the-byte/openai-chief-scientist-agi-animals
https://www.youtube.com/watch?v=9iqn1HhFJ6c